Bir ilişkiyi neden yaşarsın? Haydi bunu düşünelim. Sevdiğin için? Mutlu olduğun için? Huzur bulduğun için? Krizden beslendiğin için?
“Su kaynaklarınız doluyken, susuz kalırsam diye korkulara kapılmak en giderilmeyecek susuzluk değil de nedir?” demiş Halil Cibran amca.
Aslında sahip olduklarımızın farkında olmadığımızda başlıyor krizler, panikler ya da sahip olduğumuzu sandığımız şeyleri kaybetmekten korktuğumuzda.
Hep daha fazlası, hep daha başkası, hep bende olmayan… O kadar çok eksikleri görmeye gözümüzü çevirmişiz ki bizim yanımızda olanların kıymetini bilemiyoruz. Özgürlüğü dışarıda arıyoruz, başkasında arıyoruz. İçimizdeki boşluğu başkalarıyla dolduracağımızı sanıyoruz. Söküklerimizi başkalarıyla kapatacağımızı sanıyorız ama bu da üzerimizde sakil duruyor.
Kendini tamamlamadan, kendini mutlu etmeden, başkasını nasıl mutlu edebilirsin? Kendi hapishanendeyken nasıl dışarıya çıkabilirsin? Hatta en kolayı olan başkasını suçlamayı nasıl seçebilirsin?
Kolay değil mi topu başkasına atmak? Ama o beni aldattı? Ama o bana yalan söyledi? Ama o benim kalbimi kırdı. Peki arkadaşım o hep suçlu. Peki onun seni aldatması için onu nasıl bunalttın? O sana yalan söylesin diye onu nasıl kapana kıstırdın? O senin kalbini kırmadan evvel nasıl krizlerle beslendin?
Dolunay özgürleş diyor. İnanç kalıplarından, travmalarından, başkalarının sana öğrettiklerinden, zihninin oyunlarında özgürleş. Ben diye çıktığın yolda biz olmayı deneyimle. Biz olmak için önce hiç ol. Egonu, kibrini bir kenara bırak, zihnini sustur ve koşulsuz sevgiyi deneyimle. Delilikle dahilik arasındaki ince çizgi gibi özgürlükle isyan arasında da ince bir çizgi vardır. Yapamadıkların için isyan etmek yerine düşüncelerinden kendini özgürleştir. Bugün inandığına bir sene sonra inanmayacaksın belki ama bugün hissettiğini elli sene sonra hissedebileceksin. Saf duygu olduğunda, kalbinle hareket ettiğinde aslında aradığın huzuru bulabileceksin. Zihin kandırır ama kalp kandıramaz.
Burdan Halil Cibran amcaya dönecek olursak, korkularının seni ele geçirmesine izin verme. O kadar çok gelecekte yaşıyorsun ki An’ın güzelliğini kaçırıyorsun. 3 saniye sonramızın garantisi yokken olmayan şeyler için kendini yıpratmak yerine suyun, duygunun, sevginin tadını çıkar. O sevdiğin kişi gitse bile en azından arkasından iyi ki geldi, bana öğretti, beni eğitti, hayatımın en iyi zamanlarını yaşadım ama misyonu bitti ve gitti diyebilesin. Ki zaten sen duyguda kalıp, krizlerinde boğulmadığın sürece o kişi de gitmeyecek. Hatta bir düşün istersen, giden o mu sen misin?