İnançlarımız mı bizi yönlendiriyor yoksa inandırıldıklarımız mı?
İnançlarımızın aslında farkında olmadan holiganı mı olmuşuz?
Mesela tuttuğun takım haksızlığa uğradığında hop oturup hop kalkıyorsun ama söz konusu kendin olduğunda da bu kadar cesur musun?
Ya da tam tersi, mesela biri yolda sana yol vermediğinde üzerine mi yürüyorsun?
Neden?
Neden yapıyorsun bunları?
Hangi inançla bir anda başka bir role bürünüyorsun?
Büründüğün rol sen misin gerçekten yoksa kendini öyle mi daha güçlü hissediyorsun.
Sesini duyurmak için bağırmaya ihtiyacın var mı mesela?
Olayı başka türlü çözemez misin?
Hoşgörün kaldı mı mesela?
Trafikte seni geçtiklerinde küfür etmek yerine geç şekerim desen kendini daha iyi hissetmez misin?
Gün içinde ne kadar kendindesin?
Ne kadar otomatik pilotta yaşıyorsun?
Yaptıklarının ne kadar farkındasın?
Bir şeyi yaptıktan sonra pişman oluyor musun?
Bir şeyi öğrendiğinde körü körüne inanıyor musun yoksa araştırıp sorguluyor musun?
Farklı insanları anlamaya çalışıyor musun?
Asla böyle bir düşünce yapısında birine selam bile vermem dediğin biri var mı mesela?
Selam versen, onunla konuşsan ya da onun senin inancına neden ters geldiğini anlamaya çalışsan nasıl olurdu hayatın?
Bunları deneyimleyemeye cesaretin var mı yoksa kendi dünyanda, kendi at gözlüklerinle sağa sola sinirlenmeye devam edecek misin?
Hoşgörü ve fanatizm astrolojide Yay burcu ile temsil edilir. İkisinin de gücü eline verilmiş ve şimdi bir seçim yapman istense?
Sen yine inandırıldıkların ve inandıklarınla mı yola devam edeceksin yoksa hoşgörünle mi?
Bu süreç de senin yaklaşık 2 yıllık kaderine etki edecek desem peki?
Seçim senin, hayat senin…